top of page

KORKUYORUM...

Aklımda bir çok karmaşık düşünce, arka fonda Ahmet Kaya’nın   ‘Hani Benim Gençliğim?’ parçası... Şarkıyı dinlerken sözleri dikkatimi çekti. Oturdum bilgisayarın başına, başladım yazmaya. Ne güzel anlatmış çocuklarımızın gelecekte  bize yapacakları haykırışları.

Hani benim sevincim nerde                                                                                                    

Bilyelerim topacım                                                                                                                       

Kiraz ağacında yırtılan gömleğim
Çaldılar çocukluğumu habersiz…

Doğru, çocuklarımızın çaldığımız hayatları, duyguları var. Belki sizler farkında değilsiniz ama empati yapamayan, kendinden başkasını düşünmeyen, kazanmak için çabalamayan çocuklar yetiştiriyoruz. Geçen eğitim müfettişinin de yazısında dediği gibi "Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi."


 

Sarışın Kız

Her şeylerini yapıyoruz. Hatta bunu o kadar abartıyoruz ki istemediklerini bile istiyordur diye düşünerek yapıyoruz. Onlara sormadan geleceklerini planlamamızda cabası. Neden yapıyoruz sizce? En mükemmel çocuk bizim mi olmalı? Size bir sır vereyim; toplumun eleştirisi bitmez. Hem en mükemmel denilen kime göre, neye göre mükemmel? En iyi diye adlandırdığımız okullarda okuyamasa, bir enstrüman çalamasa, milli takımda spor yapamasa, üstün zekalı olmasa ne fark eder ki? Komşularımıza mı, iş arkadaşlarımıza mı ailemize mi mahcup oluruz?

Nasıl mutsuz bir nesil yetişiyor bir bilseniz. Hayatı elindeki son model telefonlarda, huzuru lüks evlerde oturmayla, mutluluğu sahte ilişkilerde sanan. İstediği yemek yoksa, hep eğlenemiyorsa, istedikleri alınmıyorsa hayat onlara işkence. İnsanlara verdikleri değer ise onların istediklerini yetirebildikleri kadar.

Kendi çocukluğumuzu hatırlayalım. Annem beni kışın hiç kat kat giydirmedi, ben zaten üşürsem giyinirdim. Sonra sen susamışsındır deyip su getirdiğini de bilmem. Hele ki otur ödevini yap hiç duymadım. Zaten bunlar benim yapmam gereken şeylerdi. Annem, babam hiç vurmadı bana korkudan yapmıyordum yani,  olması gereken buydu o yüzden bu durumlar bana mutsuzluk vermezdi. Mesela hiçbir zaman oyuncaklarımızla, kıyafetlerimizin markalarıyla övünmezdik. Arkadaşlarımızı buna göre seçmezdik. İnanır mısınız sizin çocuklarınızın o kapıcı yada apartman görevlisi dediği insanların çocuklarıyla büyüdüm ben. O zamandan öğrendim paylaşmayı, yokluğun bir çocukta yaşattığı duyguları, arkadaşlarımın mutluluğunda mutlu olmayı, kendimle beraber başkalarını düşünmeyi.

Yeri geldi annemin mutsuzluğuna şahit olup ona destek olmam gerekti, yeri geldi babam bana sıkıntılarını anlattı. Yani ben üzülürüm diye düşünerek hayatın gerçeklerini saklamadılar benden.  Yoku da öğrettiler ki küçük şeylerle mutlu olabileyim diye. O yüzden yüzümden gitmeyen tebessüm, gözlerimdeki şükür bakışları.

Çalma Çocuk

Benim yanımda benimle yürüdüler ama mücadele etmeyi öğrettiler, pes etmemeyi, başarılarımı kendim kazanmam gerektiğini. Şimdi siz varsınız? Peki ya gelecekte ne olacak bu çocuklar?  Üniversite hayatında, özel hayatlarında, evliliklerinde işlerindeki sorunlarıyla nasıl mücadele edeceksiniz?  Siz edemeyeceksiniz ama onlarda edemeyecek. İşte o zaman karşınıza geçip ‘sizin yüzünüzden’ diyecekler. Ama anlamak için çok geç kalmış olacağız.

O yüzden onlar yerine bir şeyler yapmak yerine, insanca yaşamak neydi onu öğretmeli. Hayat kendinden başkasını sevmeden, hata yapıp ders çıkarmadan, paylaşmayı, gülümsemeyi bilmeden, elimizdekilerin değerini anlamadan, hastalanmadan, düşüp dikkat etmeyi öğrenmeden, ağlamadan, başkasının acılarına üzülüp sevincine ortak olmadan devam eder mi? Bence etmez. Hadi şimdi çocuklarınıza bir iyilik yapın, bırakın da yağmurda yürüyüp ıslansınlar, boğazları şişse de dondurma yesinler.

Uzm. Klinik Psikolog Yasemin ERDEMİR

bottom of page